Quantcast
Viewing all 241 articles
Browse latest View live

Bebekten Sonra Normal Hayata Nasıl Döndüm ?



Emel Hanım'a bu konuda minnettarım. Anlatmak istediğim çok şey vardı, o , bana sorularıyla yol gösterdi.

'Anne olduktan sonra normal hayata nasıl döndünüz ? Ben kendime hiç vakit ayıramıyorum' dedi, bana da dilim döndüğünce anlatmak düştü.

Bu fotoğrafta Yahya henüz 1 ay civarında bir bebecikti. Bense , bulduğu her fırsatta uyumaya çalışan, yemek-bulaşık-temizlik-ev düzeni-market alışverişi gibi işleri 2. hatta 3. plana atmış , çoğunlukla sabahları yüzünü dahi yıkayamayan (zaten gerek de yok, ilk fırsatta tekrar uyunacak!) , sütü olsun diye evin her yerinde komposto dolu sürahilerle, su şişeleriyle, kupa kupa rezenelerle gezen, sinirli ve uykusuz bir tiptim ! Evet, bebeğim olduğu için çok, çok mutluydum ama içinde bulunduğum durumdan pek hazzettiğim de söylenemezdi.

İlk günlerin hezimetini dile getirmek dahi istemiyorum. Sezeryan benim için berbat bir deneyimden öte gidemedi. İlk günler oturunca kalkamamak, hatta bırakın kalkmayı yerinde doğrulamamak, bebeği alıp emzirebilmek için sürekli birilerine ihtiyaç duymak, birine ihtiyaç duymadan kendi halime yapabileyim derken acı içinde kıvranmak....sürekli ağlayan, gazlı ,memede uyumak için direnen bir bebek...ve bunlara ek olarak lohusa psikolojisi !

Hepsini bir araya topladığınızda, ilk 40 günün gerçekten benim için zor olduğunu söyleyebilirim. Şimdi oğlum 13 aylık ve geriye dönüp baktığımda, ben en azından sabahları yüzümü yıkayıp rahatça kahvaltı etmeye, ardından ev işleri-yemek gibi telaşeleri düzenlerken bir yandan da bebeğimin uyku saati, beslenme saati ve ağlama nöbetleriyle rahatça başetmeye 1,5-2 aylıkken başladım. Yani hayatımın bir düzene girmesi ortalama 2 ay sürdü. Ben bebeğimi ve o da beni tanıyıp ikimiz birbirimize alıştıkça, birlikte bir hayat sürdürmek de çok daha kolay ve keyifli oldu.

Yahya 2 aylıkken;

-artık sabahları belli bir saatte uyanan (genellikle 6)

-emme ve alt değiştirme faslından sonra annesinin yanına yatırılıp kısa bir uyku sefası daha çeken (ortalama 45 dk)

-uyandıktan sonra yeni bir emme-alt değiştirme seansının akabinde pusetine yerleşip kahvaltıda annesine eşlik eden

-masayı topla, yatağı düzelt derken yeni bir uyku faslına hazırlanan ve bu şekilde 30 ila 40 dk uyuyup yaklaşık 2 saat uyanık durduktan sonra yeniden 30 ila 40 dk uyuyarak akşamı eden

-bu uyuyup uyanmalar arasında 3,5 aylık olana dek gaz ağlamalarına tutulan

-akşam 7-8 civarında gece uykusuna yatıp sabah 6ya dek en az 10 kez uyanan bir bebekti.

Benimse günlük hayatım artık bir düzene girmiş, günü kimseye ihtiyaç duymadan geçirebilir hale gelmiştim (Yahya'nın 40ı dolana dek gündüzleri en azından  ben yemek yaparken veya banyo yaparken onunla ilgilenebilecek birilerine hep ihtiyaç duymuştum).

Bu süreç bizde 2 aydı, başka bir bebekte birkaç hafta sürebilir veya birkaç günü geçmeyebilir. Ya da kimi bebekte çok daha uzun da sürebilir. Anne olduktan sonra en iyi öğrendiğim şeylerden biri, her bebeğin birbirinden farklı olduğu.

Normal hayata dönebilmek için anne , başkalarına ihtiyaç duyabiliyor. Eğer gündüz yanınıza uğrayıp, bir kaç saat olsun bebeğinizle ilgilenirken sizin de rutin işleri halletmenizi sağlayan birileri varsa , bu sürece çok daha kolay geçiyorsunuz.Böylece bebeğiniz uyuduğunda kendinize kitap okumak, biraz dinlenmek, namaz kılmak, bi kahve içmek, kuaföre gitmek, markete çıkmak , hiç bir şey bulamıyorsanız yürüyüş yapmak gibi imkanlar sağlayabiliyorsunuz. 

Eğer hayatınızda size yardımcı olabilecek hiç kimse yoksa , bu süreç biraz daha gecikebiliyor. Yahya yanılmıyorsam 7-8 haftalık falandı ,annem şehir dışına çıkmak zorunda kaldı ve 15 gün dönemedi. İlk günler zorlandım, çünkü Yahya'yı hergün en az 1 kez yıkıyorduk ve bunu annemle yapıyorduk. Bazı akşamlar tek başıma yıkadığım da oluyordu ama 15 gün boyunca her öğle ve bazen de akşamları yıkamak zorunda kalmak ürkütücü geliyordu. Ama düşündüğüm gibi olmadı. İlk bir kaç gün zorlansam da sonra bir başkasının yardımı olmadan da günü geçirmeye alıştım. Yalnızca biraz daha fazla yoruluyor ve işleri bitirme konusunda daha çabuk davranmak zorunda kalıyordum. 

Özellikle bahar ayları geldikten sonra hayatımız daha da kolaylaşmaya başladı. Nisan ayında (Yahya yaklaşık 3 aylık olduktan sonra) artık ben bebeğimle sabah yürüyüşlerine çıkabiliyor, markete gidebiliyor, çarşı-pazar-avm gezebiliyor , misafir misafir o ev senin bu ev benim dolaşabiliyordum. Bunda sabah güneşinin ve sabahları erkenden uyanan bir bebeğe sahip olmanın büyük avantajı olduğunu düşünüyorum. Yahya 8-9 aylık olana dek sabahları 6 da uyanmaya devam etti ve yaz aylarımız bu sayede çok güzel geçti. O uyanıp emdikten ve üzeri değiştikten sonra birlikte sahilde yürüyüşe çıktık. Çoğunlukla eve dönerken o bebek arabasında tekrar uyuyordu. Böylece eve döndükten sonra en azından 10-15 dk bir süreyle uyumaya devam edebiliyor, ben de o sırada üzerimi değiştirmek ve el-yüzü yıkamak gibi rutinleri halledebiliyordum. 

Kanaviçe işlemeyi, keçelerle çalışmayı çok sevdiğimi herkes biliyor. Yahya 3 aylık olduktan sonra tekrar hobilerime geri dönüş yapabildim. O , kısa uykularına yattığında hemen onları elime alıyordum ki bunun psikolojik olarak çok faydasını gördüğümü söylemeliyim. 

Son olarak tecrübeli bir annenin bana söylediklerini size aktararak bitirmek istiyorum. Anne olduktan kısa bir süre sonra (sanırım 1 hafta veya 10 gün civarı) , uzaklarda bir dostumla telefonda görüştük. O , 2 erkek çocuk sahibiydi ve o günlerde benim için böyle kadınlar kutsanması gereken birer varlıktı. Bana, normal hayata ne kadar çabuk dönersem, lohusa psikolojisini o kadar çabuk atlatabileceğimi söyledi. Hiç bir şey almayacaksan bile en azından markette gezinmek , normale dönmek için yapılabilecek basit ama etkili yollardan biriydi (o, doğrudan böyle söylemedi ama bunu canı gönülden dile getirdi :)). Gerçekten de bunun çok faydasını gördüm, bebeği uyutup birilerine bıraktıktan sonra hiç bir şey yapmayıp sokakta boş boş gezindiğimde bile hayatın normale doğru gittiğini hissettim. 

Sanırım sık sık hatırlayıp rahatlamama vesile olduğu için arkadaşıma buradan teşekkür etmeliyim. Teşekkürler Büşra :)

Ve siz güzel ama yorgun, uykusuz, karamsar, stresli anneler...
Yalnız değilsiniz, hayat çok yakında normale dönecek.

Şimdi gidin ve cennetten kopup gelen o kokuyu içinize çekip şükredin. Bu duyguyu  yaşamak için yıllardır bekleyen binlerce kadın var. 

Ben mi ? Ben de o kadınlardan biriydim, şimdi bekleyenler için bolca dua edip, oğlum için şükrediyorum.

Sevgiyle...
Image may be NSFW.
Clik here to view.

Sütlü Ekmekcikler


Hadi sizi biraz gaza getireyim ;

-Masada 1 kase yumuşacık tereyağ, tercihen yeni çalkalanmış (kaseye değen yerlerinden tazeliğini ifade eder nitelikte ayranlar görünüyor).
-Tereyağın yanı sıra mis gibi çiçek balı yerini almış.
-Sıra sıra dizilmiş kiraz domateslerin üzerinde  sızma zeytinyağı dans ediyor.
-Yumurtalar haşlanmış ve tıpkı benim HAŞLANMIŞ YUMURTA NASIL CAN BULUR ? yazımdaki gibi tereyağ ve baharatlarla buluşmuş.
-Yeşiliyle siyahıyla zeytinler el ele tutuşmuş.
-Güneş azıcık parıldayıp sabahın ayazını te öteye süpürme gayretine düşmüş.
-Radyoda Slow Time, belli ki yine Ferhat Göçer çalışıyor ( pöfff, kendisine pek ısınamadım).

Hayalin kalanını kendime göre şekillendirirsem eğer şöyle devam etmeliyim ;

-Ben masada son güzellikleri tamamlayıp fotoğraf çekme gayretine düşerken, sıcacık ekmekleri gören Yahya , 'mama, mama' nidalarıyla, biraz da ağlamaklı bir halde eteğimden çekiştiriyor.
-Evin beyi, gece deliksiz uyumuş olmanın verdiği huzur ve evin tüm odalarına yayılan sıcacık ekmeklerin saldığı kokuyla iyice keyiflenmiş.
-Bense, biraz yorgun ama mutlu anne...

Yarın günlerden pazar, sizin de pazar sabahınız, tıpkı bizimkiler gibi hep keyifle geçsin.
Eğer , 'zaten keyifle geçiyor' diyorsanız, yarın sabah şu ekmekleri hazırlayın da asıl keyfi görün :)

Afiyetle...



Malzemeler (34-36 adet) :

2 adet yumurta (1 tanesinin sarısı üzeri için ayırılacak)
2 su bardağı ılık süt
Yarım su bardağı eritilmiş ve ılındırılmış tereyağ
1 tatlı kaşığı bal
1 tatlı kaşığı tuz
1 paket yaş maya veya 1 paket instant maya
Alabildiği kadar un

Kalıpları yağlamak için oda ısısında tereyağ


Yapılışı :

-Ilık sütü bir kaseye alın , eğer yaş maya kullanacaksanız mayayı sütün içerisine koyup eritin. Balı ilave edip 5 dk bekletin.
-Derin bir kaba 4 su bardağı un koyup ortasını çukur yapın. 1 yumurtanın sarısını ayırıp kalanları bu çukura ekleyin. Tuzu serpin, tereyağı dökün, unu yanlardan ortaya doğru alarak homojen bir kıvam oluşturun.
-Eğer instant maya kullanacaksanız , derin bir kaba 4 su bardağı un koyup ortasını açın ve süt ile maya da dahil tüm malzemeyi bu çukura ekleyip homojen bir kıvam oluşturun.
-Azar azar un ilavesi ile ele hafifçe yapışan bir hamur oluşturun.
-Hamur kabının üzerini streç film ile sarıp bir bez ile örtün ve sıcak yerde 1 saat mayalandırın.
-Mayalanan hamurdan mandalina büyüklüğünde parçalar koparıp yuvarlayın.
-Kullanacağınız kalıpları yumuşak tereyağ ile yağlayın.
-Hamur toplarını kalıplara teker teker yerleştirin ve tepsi mayalanması için 30 dk bekletin.
-Yumurta sarısına dilerseniz biraz süt ilave edip çatalla çırpın.
-Mayalanma sonunda hazırladığınız yumurtalı karışımı fırça yardımıyla topların üzerine sürün.


-180 derecede ısıtılmış fırında üzerleri kızarana dek pişirin.Image may be NSFW.
Clik here to view.

Ne Seviyorum ? Ne Sevmiyorum ?



Anne olduktan sonra , seviyorum . Peki neleri ?

-Mesela dağınık koltukları seviyorum. Yahya Kemal, daha az evvel üzerlerinde tepinmiş, minderlerini büyük bir keyifle yere sürükleyip fırlatmış, lekelenmesin diye serdiğim koltuk örtülerini kaldıramayıp, ucundan köşesinden çekiştirmiş.

-Kirli mama sandalyesini seviyorum. Muhtemelen kendi giriştiği yeme mücadelesinde, yemeğin yarısını mama sandalyesi ve yer arasında paylaştırmış, en iyi ihtimalle diğer yarısını mideye indirmiş.

-Koşarken kayıp düştüğünde çok fazla zarar görmesin diye sert zeminlere minderler serilmiş yerleri seviyorum.

-Kırılır endişesiyle ortalıktan kaldırdığım eşyalardan boşalan yerleri seviyorum. Hatta o kadar seviyorum ki o eşyaların bir çoğunu ya başkalarına verdim ya da çöpe attım.

-Her daim göz önünde olan kitaplarımı seviyorum. 1 yıl kadar evvelinde, okurken kenarını köşesini kırıştırır diye başkalarına vermeye kıyamadığım o kitapları, şimdi oğlumun eline veriyorum. Alışsın ve bir daha asla bırakmasın  (İlk aylarda sayfaları koparıp yemeye çalışıyordu. Bu sebeple o günlerde koparılsa da pek bir şey kaybetmeyeceğim kitaplar verdim eline. 1 ay kadar bir zamandır kitaplara çok alıştığı için artık koparıp yemeye çalışmıyor, içini açıyor, kapağına bakıp bir şeyler anlatıyor).

-Parmak ve el izleriyle dolu camları-mobilyaları seviyorum. Hatta üzerinde , sert cisimlerin oluşturduğu derin çizikler olan sehpalarımı daha çok seviyorum. Her birinde yaşanmışlığın izleri var. Her biri ayrı ayrı 'bu evde hayat var' diyor insana.

-Mutfaktan salona, yatak odasına, banyoya dek her yere dağılmış tahta kaşıkları, tencere kapaklarını, ölçü kaplarını, kavanoz kapaklarını seviyorum. Çünkü onlarla oyalanırken, annesine biraz dinlenme fırsatı sunan birileri var.

-Kısacık kestiğim tırnaklarımı seviyorum. Bana, oraya sürtünmesin, buraya değmesin, kırılmasın, bükülmesin telaşı yaşatmayan ve bakıma muhtaç olmayan tırnaklarımı ;)

-Hatta alınmayan kaşlarımı seviyorum. Doğal ve sert bu yeni yüzümü seviyorum ( incecik ne de çirkinlermiş).

-Çimenleri, çiçekleri seviyorum. Önceden , ayağıma kıymık batar, böcek sokar korkusuyla gezinemediğim otlarda, oğlumun yuvarlanmasını seviyorum.

-Pek tabii oyun parklarını seviyorum. Çocuğu yoran, eve gelince uykunun dibine vurmasını sağlayan her türlü aktiviteyi seviyorum.

-Oğlum zarar görmesin diye meydandan kaldırdığımız eşyaların, aslında ne kadar gereksiz olduğunu farketmiş şu halimi seviyorum. Sadeliğin ne büyük rahatlık getirdiğini, ne kolay bir hayat vaadettiğini, insana ne çok pozitif enerji yüklediğini gören şu gözlerimi seviyorum.

-Açılmayan televizyonu seviyorum. Akşam 5'e dek kapalı duran, gündüz kuşağının apır-sapır, saçma-sapan bir ton deliliği beynimize işlemeye çalıştığı bu devirde, o düğmeye basası gelmeyen ruhumu seviyorum.

-Radyoyu seviyorum. Kısık bir edada çalıp, çıstak çıstak ötmeyen, hafif nidalarla duvarları dolduran o sesini seviyorum.

-Her gün değiştirildiği halde üzerinde yemek lekeleri olan ev giysilerimi bile seviyorum. 'Bugün, bunu kirletebilecek kadar dolu bir gün geçirmişim' dedirtebilen her bez parçasını seviyorum.

Peki neyi sevmiyorum ?

-Gösteriş için kurulmuş, parıl parıl parlayan, üzerinde bir yığın gereksiz aksesuar olan davet masalarını sevmiyorum. Kadife koltuklu, saten minderli , her yanı vazolu evleri sevmiyorum. Bu yüzden Yahya hareketlendiğinden beri öyle evlerin hiç birine gitmiyorum. Kendimi rahat hissedemediğim hiç bir eve girmiyorum. Çocuğuma 'elleme, cıss' denilen her mekandan uzak duruyorum.

-Adım atılamayacak kadar dar alanları sevmiyorum. Ne AVMlerde, ne bir başka yerde dar alanlardan uzak duruyorum. Yahya'nın gönlünce koşamadığı her yer, bana zindan geliyor.

-Çocuğumun, eline bir şey alıp gönlünce yiyemediği evleri sevmiyorum. Hele o daha ufak bakışlarıyla, o ekmeği eline vermemem gerektiğini ima eden kaş gözleri hiç sevmiyorum.

-Boş muhabbetleri sevmiyorum. Kimin ne giydiği, nerden kaça aldığı,  hangi dizide kimin başına ne geldiği gibi dedikodulardan yoruluyorum.

-Dünyaya , yalnızca belli şeyler için gelindiği algısını sevmiyorum. 'gezmek için doğdum' , 'yemek için yaşıyorum' mantığını şiddetle reddediyorum. Kafa tasının içindeki beynin, bu kadar aciz şeyleri yaşamak için gereğinden fazla donanıma sahip olduğuna inanıyorum. Öyle bir donanım ki teoriler üretebilecek, devletler kurabilecekken , daracık bir hedef için yokedilebiliyor !

-Kalabalıkları sevmiyorum. Yaşam alanımı daraltan her türlü baskıdan, objeden, insandan, yığından, mağazadan, giysiden uzak duruyorum.

-Erken yatıp, erken kalkmayı seviyorum. Hatta sanırım en çok bunu seviyorum. Ne geceyi kaçırmış, ne günü kaybetmiş oluyorum. Benim, yıllardır kurduğum bu düzeni bozmayan oğlumu seviyorum :)

Erken yatmak demişken, uykusu gelmiş şu halimi seviyorum ama daha anlatacak onlarca şeyi varken bırakıp gidecek olan kendimi sevmiyorum. Zira ben rahatına düşkün insanım. Yazıyı tamamlamak yerine gidip yatmayı tercih ediyorum !

İlerleyen yazılarda Seviyorum, Sevmiyorum'lara yenilerini eklemeye devam edeceğim.
Meraktaysanız, takipte olmaya devam edin :)

Image may be NSFW.
Clik here to view.

Kabartmatozu kullanmadan KEK NASIL KABARTILIR ?

Fotoğraftaki tarif : Kakaolu ve Bademli kek

Bana sık sık sorulan bir sorunun cevabını yazıp öyle uyumayı planlıyorum bu gece. 
Hadi bismillah ! :)

Evet, çok uzun zamandır kabartmatozu kullanmıyorum. İnsanlığın varoluşundan bu yana kullanılan bir zımbırtı olmadığı için kendisi, hayatımdan çıkarmak konusunda çok zorlandığımı söyleyemem. Zaten evvelinde 'vanilin şekeri' adıyla hayatımıza girip, bize 'vanilya' diye yutturulan o meretin tamamı sentetik maddeden yapılma bir şey olduğunu öğrendiğimden ve mutfağıma sokmamaya yemin ettiğimden beri, aynı boy pakette satılan kabartmatozuna karşı da hissiyatım pek bir negatifti. 


Fotoğraftaki tarif : Susam Mantolu Tahinli Kek

Sonra ne oldu ?
Önce bir tarif denedim kabartmatozu kullanmadan. 'Woowwww şahane kabardı' diyemedim tabi ki.
Ardından bir tarif daha , bir tarif daha, bir tarif daha... ve her bir tarifte 'kek nasıl kabartılır' sorusuna aranan doğal çözümler...

Neticede bulunan, birleştirilen, harmanlanan ve karşınıza getirilen bir kaç ufak bilgi.

Fotoğraftaki tarif : Balkabaklı şekersiz kek

Kabartmatozu kullanmadanKEK NASIL KABARTILIR ?

-Yemek bloglarında sık karşılaştığınız bir şeydir 'oda ısısında yumurta' . Peki neden oda ısısında yumurta kullanmalıyız ? Aslında yalnızca yumurta değil, kekin içerisinde kullandığınız tüm malzemeler oda ısısında olmalı . Kimyasal açıklama isteyenler buyursun ;

Oda ısısında olan yumurtanın (ve diğer malzemelerdeki , örneğin süt, yoğurt) içerisindeki proteinler, çırpma esnasında kendi içlerine daha çok hava kabarcığı alıp daha kolay şişerler. Çırpma işlemi sırasında şişen yumurta proteini, söndürülmediği taktirde, pişme esnasında içerisindeki havayı muhafaza ederek kabarır.Yumurtadaki proteinlerin ısısını düşürmemek adına, kek hamuruna ekleyeceğimiz tüm malzemelerin de oda ısısında olmasına özen göstermeliyiz.

Fotoğraftaki tarif : Haşhaşlı Kış Keki

-Çırpma işlemi tam kıvamında olmalıdır. Bu ne demek ? Yani ne kısa süreli çırpma ne uzun süreli çırpma. Bu sebeple yumurtayı şeker ile kabartma işlemini 5 dkdan uzun veya kısa süre yapmamalıyız. Aslında siz bunu çırptığınız yumurtaları gözlemleyerek de anlayabilirsiniz. Çırpılan yumurtalar köpük kıvamından krema kıvamına geçerken çırpma işlerimi artık bitirmelisiniz. Eğer mikseri durdurduktan sonra çırpılan yumurtaların üzeri köpük köpük, tabanı su gibi cıvık kalmışsa geçmiş olsun, çok uzun süre çırpıp yumurtaları söndürmüşsünüz demektir.

Fotoğraftaki tarif : Fincanda Brownie Topkek

-Yumurtaları söndürmemek adına dikkat etmeniz gereken tek şey onların çırpılma süresi değil. Yumurta ve şeker kabartıldıktan sonra, diğer malzemeleri ilave etme aşamasında artık çırpıcıyı bırakıp tahta bir kaşık kullanmalısınız. Özellikle un ilavesinden sonra yüksek dereceli bir çırpma yerine, tahta kaşıkla veya ona güvenemiyorsanız çırpma teli ile yavaşça unu hamura yedirip işlemi tamamlamalısınız.

-Bu benim formülüm değil. Eskiden annemler hep böyle yapardı. Keki, karbonat ile kabartma işlemi. Şöyle ki ;

1-1,5 çay kaşığı kadar karbonatı bir çay tabağına dökün. Üzerine 3-4 damla limon suyu damlatıp köpürmesini bekleyin. Çırptığınız kek hamurunun içine 'son olarak' bu karşımı ilave edip kalıba öyle dökün.

Fotoğraftaki tarif : Haşhaşlı Limonlu Kek

-Fırın ısısı son olarak ciddiye alacağınız konu. Ben , 7,5 yıldır kendisini kullandığım için fırınım en güzel hangi ayarda keki pişirir iyi biliyorum. Genelde keklerimi 175 derecede ısıtılmış fırına koyar , ilk 20 dkdan sonra 150 dereceye düşürür öyle pişiririm (eğer içi malzemeli kekse tabii. Yani havuç, elma, kuruyemiş, kurumeyve vs. gibi). Eğer pişirme işlemine 175 derece ile devam edersem kekim tam kabaramadan pişer ve katılaşır, dilediğim sonucu alamam. Fırın ısınızı iyi tanıyın. Eğer ben fırınımı tanımıyorum diyorsanız benim yöntemi kendi fırınınızda bir deneyin :)

Fotoğraftaki tarif : Susam Mantolu Tahinli Kek

Ve son olarak şunu söylemeliyim. Evinizde her zaman bir kaç paket kabartmatozu bulunsun :) Kendimize yapacağım zaman asla kullanmıyorum. Ama eve ağır bir misafir geleceğinde 'ya kabartmazsa' endişesinden ötürü yarım paket kabartmatozu koyuyorum kek hamuruna. Bu dediğim yılda 1 veya 2 kez tekrarlanıyor yalnızca. Ya benim evime ağır misafir gelmiyor, ya da ben kimseyi misafirden saymıyorum, bilemedim şimdi :)

Çok kabaran kekleriniz olsun :)
Sevgimle...

Fotoğraftaki tarif : Yabanmersinli Diyet Kek

NOT : Stajımı Ankara Yenimahalle Anadolu Kız Meslek ve Kız Meslek Lisesi'nde yapmıştım. Uygulamalı dersteki ilk konumuz KEK HAMURLARIydı. Bu bilgilerin bir kısmı oradan hafızama yerleşmedir. Bilgilerinize :)Image may be NSFW.
Clik here to view.

Üzümlü, Pekmezli , Çikolata Parçalı Kurabiye



Şimdi sabahtan beri kurabiyelerime dizilen övgüleri buraya sıralamaya kalkışsam, ne ben bu gece yatarım, ne siz okumaya tahammül edebilirsiniz. O derece yani !

Yok abartmıyoruz, sahiden güzel olmuş. Facebook'taki Kahve Dükkanı'ndan beni takip edenler, sabahın 7sinde başlayan mutfak maceramda , öğleye dek hazırladıklarımı yakınen gördüler  :)  Pişirdiklerim içinde bu kurabiyeler de vardı. Ancak ben tadına bakamadan okula gittim. Döndüğümde tüm ev ahalisinin ve ardından da Comolocco'nun övgüsünü alıp başımın üstüne tac ettim, aman ne de güzel olmuşlar pek de güzel olmuşlar. Yemeye doyamadık.

Besleyici olmasına besleyici, biraz da kalorili. Ama bir şeyin sahiden cazip olabilmesi için bu ikisinden en az birine sahip olması gerekiyor ! İllaki !

Şimdi akşam akşam, bu ballandıra ballandıra anlatmalar, fotoğrafları gözünüze gözünüze sokmalar falan... çok ayıp, pesss !



Malzemeler (Yaklaşık 30 adet kurabiye için) :
Kaynak : Tamamiyle ben


115 gr oda sıcaklığında yumuşamış tereyağı
130 gr  toz şeker (şeker kullanmak istemiyorsanız 4 yemek kaşığı dolusu, kutularda satılan katı pekmezlerden kullanın, bu durumda un miktarını kurabiye hamuru kıvamı alana dek arttırmanız gerekecek)
1 yemek  kaşığı keçiboynuzu pekmezi (şeker yerine pekmez kullanıyorsanız bu aşamayı geçin)
1 yumurta (oda sıcaklığında)
110 gr tam buğday unu
15 gr mısır nişastası
30 gr keçiboynuzu tozuYarım çay kaşığı karbonat
Yarım çay kaşığı tuz
120 gr %60 kakaolu çikolata
120 gr kuru üzüm
30 gr iri dövülmüş fındık

Yapılışı : 

-Tereyağı, pekmez ve toz şekerleri  krema kıvamına gelene kadar çırpın (5 dk).

-Yumurtayı ekleyip çırpmaya devam edin.
-Un, mısır nişastası, keçiboynuzu tozu, karbonat ve tuzu eleyerek ilave edin ve en düşük devirde kısa süreyle karıştırın.
-Çikolataları tavla zarı büyüklüğünde doğrayın.Fındıkları, kuru üzümleri ve çikolatayı kurabiye hamuruna ekleyip, spatula yardımıyla karıştırın.
-Kabın kapağını kapatıp buzdolabında 1 saat bekletin.
-Dinlenmiş hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar koparıp yuvarlayın ve yağlı kağıt serili tepsiye en az 4 parmak aralıklarla dizin. Hamurla çok oynamayın ki tereyağı erimesin.
-175 derecede ısıtılmış fırında 10 dk pişirin.
- Ilındıktan sonra servis edin ve kurabiyeleri kapağı sıkı kapalı bir kapta saklayın.
Image may be NSFW.
Clik here to view.

Kapalı İtalyan Pizzası , 'Calzone'


Çok acayip artistik bir tarifle geldim bugün ! Adı bile çok havalı, Calzone .
Gerçi ilk etapta duyunca 2. sınıf bir giyim markası ismi gibi geliyor kulağa ! Ama tadına baktıktan sonra adı o markalardan daha akılda kalıcı oluyor !

Esasında hiç kıvırmaya gerek yok, bildiğiniz kapalı kıymalı pide gibi bir şey bu. Trabzon'da çok yapılır, sizin oralarda da vardır öyle sanıyorum. Hamuru, klasik mayalı hamur. İç malzemesi ise sizin hayal gücünüze kalmış. Ben ilk denememi kıymalı ve sucuklu içten yana kullandım. Her ikisi de çok güzel oldu. Sanırım benim için kıymalı olan bir adım daha önde. Siz dilerseniz ıspanaklı, peynirli hatta abartıp tahinli bile yapabilirsiniz. Artık o sizin çılgınlığınıza kalmış.

Eee, hazır mısını bugece akşam yemeği sofrasını calzone ile şenlendirmeye ?

Tarif gelsin ;


Malzemeler (3 orta boy veya 4 küçük boy için) :

4 su bardağı un
1 tatlı kaşığı instant maya
1 tatlı kaşığı şeker (koymayabilirsiniz, ben kullanmadım)
1 silme tatlı kaşığı tuz
Ilık su (1 büyük su bardağı kadar hazırda bekletin, azar azar kullanılacak)

Sos İçin :

1 çay bardağı domates püresi
veya benim gibi yazdan domates sosu yapıyorsanız onu da kullanabilirsiniz.
1 yemek kaşığı zeytinyağı
Kekik

Kıymalı İç İçin Malzemeler :

1 orta boy soğan
200 gr kıyma
4 yemek kaşığı sıvıyağ
Tuz,karabiber

Sucuklu İç İçin Malzemeler : 

1 kase küp doğranmış sucuk
6 adet kiraz domates
1 kase rendelenmiş kaşar peyniri
1 küçük yeşil biber

Fırından çıkınca üzerine sürmek için 1 yemek kaşığı eritilmiş tereyağ.

Hazırlık :

-İlk iş olarak hamuru hazırlayın. Derin bir kaseye unu koyup üzerine tuz ,maya ve şeker serpin, ortasını çukur şekilde açın. Çukura azar azar ılık su ilave edip hafif ele yapışan bir hamur elde edene dek yoğurun. Hamur kabının üzerini streç film ile sıkıca sarıp 2 kat beze dolayın ve sıcak bir yerde en az 30 dk mayalandırın.
-İç malzemesi olarak kıyma kullanacaksanız eğer ;
     Soğanı rendeleyin. 4 yemek kaşığı sıvıyağı tavada kızdırın.Soğanı 1-2 dk kavurun. Üzerine kıymayı ilave edip kavurma işlemine devam edin. Kıyma kavrulduktan sonra tuz ve karabiber ekleyin soğumaya bırakın.
-İç malzemesi olarak sucuk kullanacaksanız eğer ;
     Zaten hepsi doğranmış bir şey yapmanıza gerek yok :)
-Sos için gerekli malzemeleri bir kasede karıştırın (domates püresi, kekik, zeytinyağı)

Pizzanın Yapılışı : 

-Mayalanan hamuru 3 veya 4 bezeye ayırın (kişi sayısına göre ayarlayabilirsiniz bunu).
-Her bir bezeyi, unlanmış tezgahta , 3-4 milim kalınlığa ulaşana dek (genelde bir servis tabağı büyüklüğünde oluyor) merdane ile açın.
-Hamurun bir tarafına, yarım ay olacak şekilde domates sosunu sürün. Eğer kıymalı iç kullanacaksanız domates sosu sürmenize gerek yok. Tercih sizin.
-Üzerine, hazırladığınız iç malzemesi her ne ise onu koyun.
-Diğer yarıyı, iç malzemesinin üzerine kapatıp yanlardan bastırın. Kenarlarını çekerek üzerine getirip benimki gibi fırfır yapın. Tabii bu sizin beceri ve estetik tercihinize kalmış, dilerseniz dümdüz kapatın gittin :) Görüldüğü üzre benimkilerin yalnızca bir tanesi fırfırlı olabildi. O da son yaptığım :) Denemeler çoğaldıkça şık görüntü artıyor.


-ÖNEMLİ : Oluşturduğunuz pizzaların dilerseniz üzerine yumurta sarısı sürüp yağlı kağıt serili tepsiye dizin ve soğuk fırına koyun. Fırını 200 dereceye getirip pizzaları pişirin. YUMURTA SARISI kullanma zorunluluğunuz yok. Ben yarısını yumurta sarılı yarısını sade denedim. Comolocco, yumurta sarısı sürdüklerimi daha çok beğendi, bense yumurtasız olanları :)
-Calzonelar pişince üzerilerine eritilmiş tereyağ sürün. Tadına doyamayacaksınız...

Image may be NSFW.
Clik here to view.

Sizin için seçtiğim anneler günü hediyeleri


Anneler günü yaklaştıkça, bir anne olarak benim de heyecanım artıyor. Zaten şu 'anneler günü' mevzusuna olan  yaklaşımım, anne olduktan sonra 180 derece değişti. Evet, pek tabii 'senede 1 gün anılıyor olmanın hiç bir ehemmiyeti yok' falan filan laflarını vakti zamanında ben de kullandım. Ama ,her anne için 365 gün içinde 1 günün O'na ayrılması, ufak da olsa bir fedakarlık göstergesidir. Önem veriyorum. Bilmem anlatabildim mi :)



Bu yıl anneler günü için , bi güzellik yapıp kendime hediye almaya karar verdim (Yoksa hediye aldırmaya mı deseydim !). Kendimce ufak çaplı bir araştırma yaptım. Facebook'taki Kahve Dükkanı'mı takip edenler, sık sık paylaştığım İstanbul temalı çay bardak ve altlık takımlarımı, fotoğraf çerçevelerimi ve diğer bir çok ürünü görüyorlardır. İşte ben bu İstanbul tutkusuyla kendime bakın neler buldum :



Vapur, martı, simit, çay ... İstanbul'u simgeleyebilecek 4 harika figürü almış, ipek iplerle ilmek ilmek işlemişler. Sonra da hediyekare.com'a yerleştirip, Leyla alsın diye beklemişler :)

%100 ipek eşarbımı bugün sipariş ettim. Sabırsızlıkla gelişini bekliyorum. Bana biraz pahalıya maloldu ama böyle bir güzellik için buna değer :) Ürün hakkında bilgi almak isteyenler,  şu bağlantı'yı tıklayın. 


İstanbul desenli bu ipek eşarpçok hoş bir tasarıma sahip.


Bence, bana sunulabilecek en güzel anneler günü hediyesiydi :).


Bunlar da bulduğum diğerİstanbul temalı hediyeler. Anneler günü hediyesiolarak aldığım en güzel hediyenin sunulduğu siteyi incelediğimde olağan üstü istanbul temalı hediyelerle karşılaştım çok çalışarak İstanbul Koleksiyonu ve birçok koleksiyon hazırlandığu gördüm birkez daha aldığım hediye beni onore etti.



İstanbul desenli metal kupa ilk gözüme çarpan hediyelerden oldu.



İstanbul desenli kutusunda çifte kavrulmuş fıstıklı lokum.



Bu İstanbul temalı silindir mumu, tükenmesin diye hiç yakmam herhalde!


Ve gelelim anneme seçtiğim ürüne. Kendime tercih ettiklerimden sonra anneme beğendiğim ürünü çok hafif bulabilirsiniz evet. Ama bir anne için önemli olan hatırlanmak, o sonsuz sevgiyi somut ufacık bir hediye ile göstermek ve mutluluğuna ortak olmaktır. Ben de tam olarak böyle yapmayı planlıyorum :)

Canım annem kalpli kupa seti annem için seçtiğim hediye.

Bu ve bunlara benzer, bunlardan farklı, el yapımı, çok pahalı veya çok ucuz daha yüzlerce hediye için, bu anneler gününde benim tercihim hediyekare.com'du. En anlamlı ve şık anneler günü hediyesi için zamanınızı ayırıp gezip bakmaz mısınız?

Image may be NSFW.
Clik here to view.

Bomba Kek (Kuru meyve&Kuru yemiş kardeşliği)


İştahlı bir çocuğa sahip değilim. Ne anne sütü konusunda, ne ek gıda döneminde, ne de şimdi (ki 19 aylık)... Öyle her bulduğunu silip süpüren,iştahla mideye götüren, havada kapıp ağza tıkıştıran bir yapısı yok :/ Çok ilginç ! Çünkü ne ana, ne de babası bu konuda onun gibi değil. Kime benzemiş olabileceğini kara kara düşünüyoruz. Düşünüyoruz ki bir sonrakinde o kişiye benzememesi için tüm imkanları kullanalım hihi :P

Bu iştahsızlığına rağmen yine de oğlumun arada bir beğendiği ve ısrarla istediği şeyler oluyor. Akçaabat köfte bunlardan biri mesela. Yine her çocuk gibi makarna da bayılarak yediği şeyler arasında. 

Ve bir de işte bu 'bomba kek'.  Besleyiciliğinin yüksek olması hasebiyle, hiç tereddüt etmeden veriyorum eline 1 dilim. Keşke yanında ayran , komposto falan içse diyorum ama nafile, onlarla da arası yok. 

Neyse biz bomba keki hüpletmeye devam . Bakalım sizin iştahsız evlatlarda bu numara işe yarayacak mı :)

Malzemeler :


  • 3 yumurta
  • 2/3 su bardağı toz şeker
  • 125 gr. tereyağı
  • 1 su bardağı yoğurt
  • 1 tatlı kaşığı  limon suyu
  • 1 çay bardağı kuru üzüm
  • 8 adet kuru kayısı
  • 6 adet kuru incir
  • Yarım çay bardağı yana mersini kurusu
  • 1 çay bardağı dövülmüş ceviz+fındık+badem karışımı
  • Bir fiske toz tarçın
  • 1 limon kabuğu rendesi
  • 1 yemek kaşığı dolusu keçiboynuzu tozu
  • 1,5 su bardağı un (kontrollü ekleyin, gerekiyorsa biraz daha ilave edin. Ayrıca ben unun yarısını tam buğday unu kullanıyorum)
  • 1 paket kabartma tozu (kullanmıyorum)
  • Kek kalıbının içini kaplamak için tereyağ ve susam
Yapılışı :

-Tereyağı eritin ve ılınmaya bırakın. Diğer tüm malzemeler oda ısısında olmalı.
-Kek kalıbının içini tereyağ ile yağlayıp susam serpin.
-Kuru malzemeleri bir kaba eleyin.
-Kayısı, üzüm, incir ve yaban mersinini ayrı ayrı kaselere alıp üzerlerine ılık su dökün ve 5 dk bekletin. Yumuşayan meyveleri önce kağıt havlu ile kurulayıp sonra küp şeklinde doğrayın. üzüm ve yaban mersinlerini ikiye bölün.
-Kuru üzümleri bir tabağa alıp kurulayın ve üzerlerine un serpin. Unun fazlalığını atın. 
-Şekeri bir kaseye alın, üzerine rendelenmiş limon kabuğunu koyup elinizle ovuşturun. Yumurtaları ve şekeri 5 dk çırpın.
-Tereyağ , limon suyu ve yoğurdu ilave edip yoğurt parçaları kaybolana dek düşük ayarda çırpın.
-Kuru karışımı azar azar ilave edip kek hamurunu karıştırın.
-Son olarak meyvelerin ve kuru yemişlerin yarısını ekleyip tahta kaşıkla karıştırın. 
-Kek hamurunu kalıba dökün. Kuru yemişlerin ve kuru meyvelerin kalan yarısını kek hamurunun üzerine dökün ve hafifçe bastırın.
-170 derecede ısıtılmış fırında 15 dk pişirip ısıyı 150 dereceye düşürün ve 20-25 dk daha pişirin.
-Pişen keki kalıbın içinde ılınmaya bırakın. Ardından ters çevirip kalıptan çıkarın. 
-Soğuduktan sonra dilimleyip her bir dilimi streç filme sarın. Bu şekilde buzdolabında günlerce taze kalıyor. Çocuğunuzun eline vermeden 15 dk kadar evvel dolaptan çıkarın ki yumuşasın.
Şifa olsun bebeler :)
Image may be NSFW.
Clik here to view.

En Yaratıcı Doğum Günü Pastası Örnekleri


Doğum günü pastaları, doğum günü sürprizlerinin başrolünde yer alır. Her doğum günü

partisinin eğlenceli geçmesi beklenir. Pasta tercihinin de bu eğlenceyi desteklemesi hatta

eğlence boyutunu üst seviyeleri taşıması gerekiyor. Doğum gününde sürpriz olarak sahneye

çıkan pastalar, yıllar sonra fotoğraflara bakıldığı zaman en çok konuşulan konu olmayı hak

ediyor.  İşte hem çocukların aklını başından alacak birkaç doğum günü pastası örneği.



1- Lego pastalar

Legoların çocuklar tarafından çok sevildiği bilinen bir gerçek. (Hatta aramızda kalsın ama

Legolara yetişkinler de bayılıyor.) Söz konusu pastalar olduğu zaman da Legolarla harika

örnekler karşımıza çıkıyor. Sürpriz yapacağınız kişinin ilgi alanları dâhilinde bir konsepti

Legolarla oluşturabilirsiniz.


2- Pizza pasta

Pizza yemeyi seven bir doğum günü sahibine, pizza pasta ile sürpriz yaptığınız zaman

yapabileceğiniz en iyi tercihi bulduğunuzu anlayacaksınız. Şekerlemeler ve renkli hamurlarla

pizza görüntüsüne sahip doğum günü pastası, son zamanların en yaratıcı pasta örneklerinin

başında geliyor.



3- Cupcake treni

Çocukların doğum günlerinden bekledikleri tek şey hediyeler ve pastalardır. Son dönemde,

cupcake’ler çocukların en sevdiği atıştırmalardan biri. Eğer trenlerle arası iyi bir çocuğun

doğum gününü kutluyorsanız, cupcake’leri farklı boyutlarda bir araya getirerek bir tren

yaptırabilirsiniz.



4- Kitkat Kalesi

Son zamanlarda pasta trendleri, en sevilen abur cuburlarla oluşturulan örneklerden oluşuyor.

Sık sık karşımıza çıkan doğum günü pastası örneği ise Kitkat’larla etrafı çevrelenmiş ve

Bonibon’larla üstü örtülmüş doğum günü pastaları. Lezzetine anında güvenebileceğiniz

pastanın görüntüsü de oldukça renkli ve eğlenceli.


5- Korsan gemisi

Maceraperestlerin, hayal güçlerinin sınırlarını zorlayacak bir korsan gemisi pasta, daha çok

çocukların hoşuna gidebilecek bir örnek gibi görünse de yetişkinlerin doğum günü masalarına

da oldukça yakışacak bir tercih. Doğum günü temasını da korsan temasına uygun olarak

hazırlayıp, etrafı kurukafalı bayraklarla süsleyip, göz bantlarını da maske olarak ortaya

çıkardığınız zaman, doğum günü partisinin eğlenceli ve çılgın saatlerine geçiş yapabilirsiniz.

Pastalar, doğum günlerinde eğlenceli ve renkli bir dünya yaratmak isteyenlerin en güçlü

araçları. Hayalinizde canlandırdığınız temaya en uygun pastayı Armut.com sayesinde kolayca

elde edebilirsiniz. Pastacılardan teklif ve bilgi alarak tercih yapabileceğiniz Armut.com,

aradığınız doğum günü pastasını en iyi şekilde karşınıza çıkarıyor.Image may be NSFW.
Clik here to view.

Anne Usulü Mermer Kek


Adı 'Anne keki' olunca daha bir sevimli geliyor kulağa değil mi :) Daha içten, daha samimi, daha sıcak...

Valla eskiden tüm anneler 2 çeşit kek bilirdi. Yumurta ve şekeri çırpar sütü ve yağı döker karıştırırsın. Ununu kabartmatozunu koyar, hamuru tepsiye döker, üzerine dövülmüş fındık serper , davul fırında kızarana dek bi güzel pişirirsin. Veya aynı hamuru hazırlar, yarısını ayırıp kakao ile karıştırır, yine tepsiye iç içe döker bıçakla şöyle bir karıştırır pişirirsin. 

Hah ! İşte benim tarifim bu ikincisinden. Yalnız şöyle bir düşüncem var. mermer keke kakao ilave edince kakaolu kısım biraz daha sert oluyor, keki yerken o sertliği anlıyorsunuz. Hele ki kek bir kaç gün sonraya kalmışsa iyice taş kesiliyor. Kekinizin yumuşacık olmasını istiyorsanız 2 adet formül var. 

  • Benim 1. formülüm nişasta. Keke , içine koyduğum malzemeye göre nişasta ilave ediyorum (2-4 yemek kaşığı kadar).
  • İkinci formülümse bu aralar en çok tercih ettiğim. 1 şişe maden suyu ! İçine sıvı malzeme olarak süt veya yoğurt yerine (ki yoğurt koyulan kekler epey sert olur) maden suyu koyduğunuz takdirde yumuşacık, pufur pufur bir kek elde ediyorsunuz.
Ben de bu tarifimde genellikle maden suyu kullanıyorum ki kekim zamanla sertleşip tatsız hale gelmesin.

Bu sıralar en sık pişirdiğim keklerden biri oldu mermer kek. Yahya bu keki çok hevesle yemiyor, o yüzden uzun bir süre tekrar mermer keke sıra geleceğini sanmıyorum. Fırsat bu fırsatken tarifi yazıp, mermer keki arşive kaldırıyorum :)

Eeee, 2'nin yanına bir sıfır koyacak kadar çok kek tarifi bilen yeni nesil anneler, bunu da ekleyin listenize :)
Sevgilerimle..

Malzemeler (Orta boy bir kek kalıbı için) :

3 adet yumurta
1,5 su bardağı toz şeker
2/3 su bardağı sıvıyağ
1 şişe maden suyu (sade olmalı, meyveli değil)
2 su bardağı un
Kullanıyorsanız 1 paket kabartmatozu
1 limon kabuğunun rendesi
2 yemek kaşığı kakao
Bir çimdik tuz
Dilerseniz dövülmüş fındık

Yapılışı : 

-Yumurtaları ve limon kabuğu rendesini şekerle 5 dk çırpın.
-Sıvıyağ ve maden suyunu ekleyip karıştırın.
-Un, kabartmatozu ve tuzu ilave edip un taneleri kaybolana dek karıştırın.
-Hamurun yarısını tereyağ ile yağlanmış ve susam serpilmiş kek kalıbına dökün.
-Diğer yarının içerisine kakao ilave edip son kez çırpın ve kalıptaki hamurun üzerine dökün. Çatalla karıştırın.
-Dilerseniz dövülmüş fındık serpin ve 175 derecede ısıtılmış fırında önce 10 dk , sonra ısıyı 150 dereceye düşürerek 25 dk pişirin. Kekinizin pişip pişmediğini kürdan testi ile öğrenip keki ılınmaya bırakın.
-Ilınan keki kalıptan dikkatle çıkarıp yarısını afiyetle mideye indirin.
Image may be NSFW.
Clik here to view.

Süslü Kurabiye


Bir zamanlar en oyalayıcı, en meşakkatli, ince işçilik isteyen tüm tarifleri arar bulur, dener ve bir çoğunu da yayınlardım. Bakınız ;

Çerkez Mantısı (Haluj)
Çarliston Biber Dolması
Közlenmiş Patlıcanlı Karnıyarık
Pazı Sarması
Göçmen Dolması

Devam edin ;

Kuruyemişli Çikolata Dilimleri
Ev Yapımı Bisküvi İle Pasta
Muzlu Bonbonlar
Ev Yapımı Çokomel
Köpük Kremalı Bisküvili Muffın
Çikolata Dolgulu Fındıklı Kurabiye
Kadife Kek Truff
Cevizli Bisküvi
Linzer Kurabiye
Ev Yapımı Bebek Bisküvisi
Tarçınlı Mini Çörek 
Elmalı Bisküvi
Hindistan Cevizli ve Portakallı Kurabiye
Bademli Kurabiye

Ve  işçilikte uzay sınıfına yükseldiğim Brownie Dantel Giyer ve çok daha ve çok daha ve çok daha fazlası....


Peki sonra ne oldu ? Sonra Yahya doğdu ve bir anne bırak mutfakta ince işler yapmayı , yeri geldi o günün yemeğini bile zor pişirir oldu :P

Şimdilerde işim daha kolaylaştı. Yahya Kemal 21 ayını doldurdu. Kendi kendine oyalanma konusunda 1 aşama daha atladı. O oynarken kurabiye hamurunu veya mayalı hamuru yoğurup, o uyuduktan sonra şekil vermek gibi bir iş ayrımına gittim. Ve bu iş ayrımının ilk meyvelerini de aldım, Süslü Kurabiyeler ...

Hamuru kıyır kıyır ve çok lezzetli. Uzun süre durunca bayatlar mı bilmiyorum ama ben pişireli 5 gün oldu , henüz bayatlama veya nemlenme durumu yok. 5 gün boyunca bitirilmeden kalmış olmasının sırrı da hamurdan çok fazla kurabiye çıkıyor olması :)

Daha burda mısınız ? Yok mu kurabiye süsleyecek olan ?



Malzemeler (38-40 adet için) :

200 gr yumuşak tereyağ
1 çay bardağı pudra şekeri
3 yemek kaşığı sıvıyağ
4 su bardağı un (kontrollü ekleyin)
Kullanıyorsanız eğer yarım paket kabartmatozu

Süs için :

80 gr bitter çikolata
1 avuç fındık
1 avuç dövülmüş antep fıstığı

Yapılışı :

-Yumuşamış tereyağ ile pudra şekerini mikserler 3-5 dk çırpın.
-Üzerine sıvıyağ ekleyip son kez çırpın.
-Kuru malzemeyi bir kaba eleyin. Elediğiniz malzemeden azar azar ilave ederek yumuşak bir kurabiye hamuru yapın.
-Hamuru iki yağlı kağıt arasına yerleştirip merdane ile yarım cm kalınlığında açın.
-Kalıplarla kurabiye hamurunu kesip yağlı kağıt serili tepsiye dizin.
-Kestiğiniz kısımların dışında kalan hamuru dilerseniz benim gibi cevizden küçük boyda yuvarlaklar yaparak hazırlayın. Ortalarına birer fındık bastırın.
-175 derecede ısıtılmış fırında pişirin, fazla pembeleşmesine izin vermeyin. Benimkiler 12 dk içinde pembeleşti.


-Kurabiyeler soğuduktan sonra, ben mari usulü erittiğiniz bitter çikolatayı çay kaşığı yardımıyla kurabiyelerin üzerinde şekiller oluşturarak süsleyin.
veya benim kare kurabiyelere yaptığım gibi yarısını çikolata ile kaplayıp dövülmüş fıstığa bulayın.
-Afiyet bal olsun :)Image may be NSFW.
Clik here to view.

Köfteli Patlıcan Dizme


Kablolu yayın yapan kanalların birinde bi ara 'pis işler' diye bir program vardı. Yer yüzündeki en pis kokulu, en iğrenç, kimsenin yanına yanaşamayacağı işlerle ilgili eğlenceli bir kısa belgesel. Hatta geçtiğimiz yıl NTV kanalı, o programın yerli çakmasını yapmaya yeltendi de pek başarılı olamadı. Hatırladınız mı ? Hah işte o program.

Bence şu patlıcanı yemek formuna dönüştürmek için geçen süreç de böyle bir programa konu olacak kadar pis ! Patlıcanı suda beklet, fazla suyunu al. Sonra cozurdaya cozurdaya, eline yüzüne yağ damlaları patlaya patlaya ve pek tabi ocağın en az 1 metre kare çevresini yağa bulaya bulaya pişir. Ama o lezzeti yok mu ?

Zaten o kadar lezzetli bir tat çıkmasa ortaya kim uğraşır patlıcanı kızartırken çektiğimiz çileyle.

Velhasıl, patlıcan sezonu bitmek üzere. Deneyelim mi bi köfteli patlıcan dizme ?



Malzemeler ( 6 kişilik) :

6 adet patlıcan
1 adet domates
3-4 adet sivri biber

Köfte İçin Malzemeler :

150 gr kıyma
1 küçük boy soğan
1 yemek kaşığı dolusu doğranmış maydonoz
2 yemek kaşığı galeta unu
1 küçük yumurta
Tuz, karabiber

Sos İçin : 1 yemek kaşığı dolusu salça, 1 kase sıcak su, 2 diş dövülmüş sarımsak

Yapılışı : 

-Patlıcanları alacalı soyup tuzlu suda 15 dk bekletin. Patlıcanları iyice kuruladıktan sonra  doğrama tahtasına alıp enlemesine 1 er cm arayla kesikler atın.
-Patlıcanları bol yağda kızartıp ılınması için bekletin.
-Köfte için kıyma, rendelenmiş soğan, yumurta, galeta unu, maydonoz, tuz ve karabiberi bir kaba alıp yoğurun.
-Bir tavaya (fırında yapacaksanız fırın tepsisine) patlıcanları iki ucunu birbirine yaklaştıracak şekilde yerleştirin. Böylece patlıcanlar yelpaze görüntüsü alacak.
-Hazırladığınız köfte harcından ceviz büyüklüğünde parçalar koparıp açılan patlıcan dilimlerinin aralarına yerleştirin. Tüm köfte harcını bu şekilde bitirin (benim köfte harcımdan 3-4 adet köftelik arttı).
-Sivri biberleri uzunlamasına bölüp patlıcanların yanlarına sıraların. Domatesi enlemesine ince dilimlere ayırıp patlıcanların üzerine koyun.
-1 kase sıcak suya salçayı ekleyip iyice açın, dövülmüş sarımsağı ekleyip karıştırın. Bu sosu patlıcanların üzerine gezdirin.
-Tavanın kapağını kapatıp kebabı ocağa alın, ocağı tam açın, patlıcanların sosu fokurdamaya başlayınca ocağın altını en kısık ayara getirin ve patlıcanlar sosu çekip köfteler pişene dek bekletin.
-Fırında yapacaksanız eğer fırın tepsisinin üzerini yağlı kağıt ve alüminyum folyo ile üst üste sarın, 200 derecede önce 15 dk sonra yağlı kağıt ve folyoyu alıp köfteler pişene dek bekletin.
-Yanında bulgur pilavı ve mevsim salatasıyla afiyetle yiyin :)Image may be NSFW.
Clik here to view.

Pril Trabzon Buluşması



'Henkel’in bulaşık deterjanlarındaki öncü markası Pril ve marka yüzü Açelya Akkoyun, Trabzon’da hamarat hanımlarla buluştu. '

'Pril Türkiye’nin Hamarat Hanımlarını arıyor! Bulaşıkta üstün formüllü Pril, bu amaçla Trabzonlu hanımlarla buluştu… '  

gibi başlıklarla başlamayı düşündüm.  Sonra Açelya Hanım, Işıl Hanım, Müge Hanım ve onların enerjisi aklıma gelince ne kadar soğuk bir karar verdiğimi farkettim. Zira marka çalışmasında yer alan herkes o kadar güler yüzlü ve sıcakki , buluşmada neler yaptığımızı sıkıcı bir dille anlatmak işime gelmedi :)

Yine de sizin için bir özet geçeyim, sonra kendi üslubuma dönerim ;)

Hanımların bulaşıktaki ilk tercihi Pril, hamarat hanımlarla buluşmak için Pril Roadshow etkinlikleri kapsamında ülkemizin farklı şehirlerini ziyaret etmek üzere yola çıktı. Bu amaçla özel bir araç hazırlayan Pril’in sıradaki durağı ise ülkemizin en güzel şehirlerinden Trabzon oldu. Marka yüzü Açelya Akkoyun ile birlikte 21 Ekim 2015 Çarşamba günü şehir merkezindeki meydanda Trabzonlularla buluşan Pril, burada hamarat hanımlarla birlikte çeşitli etkinlikler gerçekleştirirken aynı zamanda sürpriz hediyeler de dağıttı. Bu heyecanlı serüveni Pril’in resmi Instagram hesabından takip edebilirsiniz (@PrilTurkiye).  #enhamaratbenim 

Organizasyonda Trabzonlu hanımlarla bir araya gelen Açelya Akkoyun “Benim eşim Karadenizli… Dolayısıyla ben de sizin gelininizim” dedi.  Akkoyun, “Yıl içinde tüm yönleriyle hayranı olduğum bu şehre birçok kez ziyarete gelirim. Bu şehrin doğasını da insanını da çok seviyorum. Trabzon’un mutfağı da benim için çok özel. Yaptığım yemeklere çoğu zaman Trabzon lezzetlerinden esintiler katarım. Örneğin; kılçıksız taze fasulyeyi tuzlu suda bekletip konserve yaptıktan sonra, mısır ve kırmızıbiber ekleyerek et yemeklerimde sos olarak kullanırım.” şeklinde konuştu.

(Alt fotoğraf, etkinlikte düzenlenen yarışmaya ait)


Çok hoş bir sohbet gerçekleştirdik.  Açelya Hanım'ın ve tüm ekibin pozitif enerjisini üzerimizde hissettik. Güldük, eğlendik, bol bol fotoğraf çekildik. Benim için daha da güzeli, aramıza Gümüşhane'den katılan Aklımdan Geçenler Mideme Düşenler bloğunun sahibi Müge Hanım'la tanışmak oldu. Yıllardır takip ettiğim bir bloğun yazarını karşımda görmek, eski bir dostla bir araya gelmek kadar enerji verdi bana :)

Velhasıl Pril bize çok hoş bir gün yaşattı. Açelya Hanım'a ve Pril ekibine, şahsım adına sonsuz teşekkürler sunuyorum. 
Evet o alttaki mini minnacık şahıs benim :)
Sevgilerimle.


(Henkel dünya çapında Çamaşır ve Ev Bakımı, Beauty Care ve Yapıştırıcı Teknolojileri olmak üzere üç iş biriminde lider markalar ve teknolojilerle faaliyet göstermektedir. 1876 yılında kurulan Henkel; Persil, Schwarzkopf ve Loctite gibi tanınmış markaları ile faaliyet göstermekte ve hem tüketici ürünleri hem de endüstriyel alanda, global olarak pek çok pazar liderliği bulunmaktadır. Tüm dünyada yaklaşık 50.000 çalışanı bulunan Henkel, 2014 mali yılında 16 milyar 400 milyon Euro’luk satış ve 2,6 milyar Euro’luk faaliyet karı gerçekleştirmiştir. Henkel imtiyazlı hisse senetleri, Almanya DAX borsa endeksine kayıtlıdır.)
Image may be NSFW.
Clik here to view.

İtalyan Pizza Tarifi


Bir zamanlar hayatımda bolca vakit varken, blog okumak hayatımın neredeyse merkezindeki faaliyetlerden biriydi. Mütemadiyen her akşam, yatmadan evvel bilgisayarı açar, sık sık takip ettiğim blogları gezer, güncellenenleri okur, yorum yapar, yeni bloglar keşfeder, yeni fikirler edinirdim.

Sonra hayatıma Yahya Kemal girdi ve bırakın blog okumayı, varolan bloğumu bile korumakta zorlandım. Ama neyse ki hala günde ortalama 10 bin ziyaretçim sayesinde, yarı aktif olarak blog yazmaya devam ediyorum.

Ne yazık ki 'blog okuma' hobim için aynı şeyi söyleyemiyorum. Çünkü bitme noktasına geldi...
Bazen planlıyorum, işimi gücümü bitirip kendime vakit ayırmak istiyorum, biraz kahve yudumlarken birkaç satır okumak istiyorum bloglardan ama ne mümkün ! Anneliğin dramı, o vakit ya banyoda geçiyor ya da sırada bekleyen bir yığın işten herhangi birinde :) Kendimize zaman ayırma konusunda çok beceriksiziz. Veya kendimize karşı çok acımasızız, hangisi doğru bilemiyorum !

Velhasıl yine ben böyle blog okuduğum bir akşam (6-7 yıl kadar evvel) Annemin Sable Bisküvisi adında bir blog keşfetmiştim (Benim gibi meraklı ve eski blog takipçileri hemen adını hatırlamıştır).  Çok naif, çok hoş bir yazı dili olan, kendisine hayran olduğum Zeynep adlı bir anneye ait oldukça favori bir yemek bloğuydu.

İlerleyen yıllarda bu bloğu okurken çok doğru bir şey yaptım, denediğim tariflerden birini not aldım. İyi ki yapmışım çünkü Zeynep'in bir gün blog yazmayı bırakacağını, hatta var olan kayıtların hepsini yayından kaldıracağını hiç tahmin etmezdim. Zeynep'ten haber alamamak, uzak kalmak çok can sıkıcı oldu evet ama o tarifleri kaybetmek de ayrı bir hüzün oldu benim için. Elimde bir tek bu tarif kaldı, 'İtalyan Pizza Tarifi' . Ki Zeynep bunu 'gerçek italyan pizzası' başlığı ile yayınlamıştı.

Zeynep'i sevgi ile anıyorum. Olur ya kendisi veya onu tanıyan birileri bu yazıyı okursa lütfen onu ve Bulut'u özlediğimizi bilsin.

Malzemeler (4 küçük boy pizza için) :
(Kaynak : Annemin Sable Bisküvisi)

400 gr un
100 gr irmik
250 ml su
50 ml süt
50 ml zeytinyağı
1 paket instant maya
Yarım tatlı kaşığı tuz
1 tatlı kaşığı kekik
1 çay kaşığı şeker

Domates Sosu İçin Malzemeler :

5 adet domates
2 diş sarımsak
2 yemek kaşığı sıvıyağ
1 tatlı kaşığı kekik

Üzeri İçin : Sucuk, yeşil biber, mısır, zeytin, domates + 200 gr rendelenmiş kaşar peyniri

Yapılışı :

-Unu derin bir kaba alın. Üzerine irmik ve tuzu serpip elinizle karıştırın ve tüm malzemeyi eşit bir şekilde dağıtın.
-Ilık süt, su ,zeytinyağı, kekik, şeker ve mayayı ilave edip kıvamlı bir hamur elde edene dek yoğurun. Hamurun üzerini streç film ile örtüp 30 dk mayalandırın.
-Hamur mayalanırken domates sosunu hazırlayın. Rendelenmiş sarımsağı yağ ile birlikte teflon bir tavada kavurun. Üzerine rendelenmiş domatesleri ve kekiği ilave edip pişirin.
-Mayalanan hamuru unlanmış tezgaha alıp 4 eşit bezeye ayırın. Her bir bezeyi tatlı tabağı büyüklüğünde açın.
-Açılan pizza hamurlarının üzerine domates sosunu eşit miktarda paylaştırın.
-Domates sosunun üzerine dilimlenmiş sucukları, domatesleri, yeşil biberleri dizin. Mısırları serpiştirin. Tüm malzemeyi bu şekilde bitirin. Son olarak kaşar serpin ve yağlı kağıt serili tepsiye pizzaları dikkatlice yerleştirin.
-Pizzaları 180 derecede pişirin.


Image may be NSFW.
Clik here to view.

Tek Porsiyonluk Kağıt Kebabı

 


Gözünden uyku akan annenin, yarın analar 'ne pişiricem' derdine düşmesin diye kendini feda edişinin ilk dakikaları bunlar. Evladım biraz soğuk almış da üzerinize afiyet, pek uykuyla arası yok, höyn höyn öksürmekte.

Ben de bundan mütevelli , oğlum uyur uyumaz yatağa girmekle yükümlü hissediyorum kendimi !

Bugün kısacık uyku arasında ancak bu kebabı yapmak geldi aklıma. Hazırlık aşaması kısa, sonuç lezzetli, fırında pişiyor olmasından ötürü pratik. Cazip hale gelmesi için daha ne söyleyebilirim :)

Bu kebabı dilerseniz büyük parça bir yağlı kağıtta hazırlayıp kaşıkla da servis edebilirsiniz. Ama her iki türlü halini denemiş biri olarak, bu şekilde çok daha pratik olduğunu söyleyebilirim.Servisi çok hoş ayrıca :)

Şimdi tarifi okur, yarın için yapmaya karar verir, sonra da oğlum çabucak iyileşsin diye bize dua edersiniz :)
Afiyet ola.




Malzemeler (4 Kişilik) :

300 gr kuşbaşı doğranmış et (dana veya kuzu farketmez)
4 orta boy patates
2 orta boy soğan
2 orta boy havuç
1 kase dolusu bezelye
2 adet domates
1 yemek kaşığı domates salçası
1 kase sıcak su
Biberiye, kekik, tuz, karabiber

Yapılışı : 

-Patatesleri, soğanları, domatesleri, havuçları kuşbaşı etle aynı boyutta olacak şekilde küp küp doğrayın.
-Salçayı su ile karıştırıp açın.
-Derin bir kaseye eti, doğranmış sebzeleri, bezelyeyi koyun. Üzerine salça sosunu, tuz, karabiber ve kekiği ekleyip karıştırın. Kabın üzerini kapatıp buzdolabından en az 2 saat dinlendirin.


-1 porsiyona 1 yağlı kağıt olacak şekilde tezgahın üzerine yayın. Dinlenmiş kebaptan , yağlı kağıtların ortasına eşit şekilde paylaştırın, varsa taze, yoksa kuru biberiye ekleyin. Yağlı kağıtları şekilde görüldüğü gibi katlayıp yanlardan kıvırın. Ön kısma gerekiyorsa kürdan tutturun.




-Hazırladığınız posriyonluk kebapları fırın tepsisine dizin.
-200 derecede ısıtılmış fırında 45 dk pişirin.Image may be NSFW.
Clik here to view.

Çentik Poğaça


Mayalı tariflerde kendimi aştığımı hissediyorum artık. Son olarak, bir kaç saat evvel ekşi mayalı simit denedim. Ahım şahım olduğunu iddia edemem ama hamurunun çok lezzetli olduğunu söyleyebilirim. Ekşi mayalı simit denemelerime devam edip, en iyisini bulduğum an sizlerle de paylaşacağım.


Tarife geçmeden önce, adet olduğu üzere biraz sohbet edelim. Kış akşamlarının bu kadar uzun olduğunu ilkkez bu kış farketmiş biri olarak soruyorum ;  kış akşamları daha evvel de bu kadar uzun muydu yahu ? Yoksa yer kürenin konumunda bu kış bazı değişiklikler mi oldu da bilim dünyası bizden gizliyor !

Güneşin erkenden batmasının akabinde, yemek yiyor çay içiyor biraz sohbet ediyoruz, Yahya ile oynamak, Yahya'yı yedirmek, Yahya ile delirmek aşamaları yatana dek durmaksızın devam ediyor. Ve biz buna rağmen oldukça sıkılıyoruz :) Durumda bir gariplik olduğu aşikar. Ama tam olarak neresinde, onu çözemiyoruz :)

Hadi siz de hem dinleyin, hem okuyun . Keyifli akşamlarınız bol olsun.

Beni İnstagram'da leylanin_kahve_dukkani adıyla, Facebook'ta ise Kahve Dükkanı olarak takip edebilirsiniz.



Malzemeler :

1 su bardağı ılık süt
1 su bardağı ılık su
Yarım su bardağı sıvıyağ
1 yemek kaşığı kuru maya
1 yemek kaşığı toz şeker
1 tatlı kaşığı tuz
2 yumurta (akı içine, sarısı dışına)
Alabildiği kadar un

İçi İçin : 1 kase ezilmiş, az yağlı peynir

Yapılışı :

-Ilık süt ve suyu derin bir kaseye alın, üzerine maya ve şekeri ekleyip karıştırın. 15 dk bekletin.
-Derin bir kaba 5 su bardağı unu eleyin. Üzerine tuzu serpip elinizle karıştırın.
-Unun ortasını açın, yumurta aklarını, sıvıyağı ve köpürmüş olan mayalı karışımı döküp yanlardan içe un alarak yoğurun.
-Azar azar un ilavesiyle yumuşak, hafif ele yapışan bir hamur elde edin.
-Hamur kabının üzerini streç film ile kaplayıp oda ısısında 1 saat mayalandırın.
-Mayalanan hamurdan mandalina büyüklüğünde parçalar koparıp yuvarlayın. Yuvarladığınız paçaları elinizde açıp ortasına iç harcı koyun ve yuvarlayın. Tüm bezeleri bu şekilde bitirin.Yağlı kağıt serili tepsiye dizin.
-Biten bezelerin üzerine (sadece üst katmanına) keskin bir bıçak ile, fotoğraftaki gibi çentikler atın.


-Oluşan çentik poğaça hamurlarının üzerine çırpılmış yumurta sarısı sürün, yapraklarına çörek otu serpin.
-180 derecede pişirin.

Image may be NSFW.
Clik here to view.

Sodalı Poğaça (Bayatlamayan Poğaça)


Maşallah deyin, son günlerde tarif yayınlama konusunda oldukça iyiyim . Sanırım oğlumun doğumundan sonra tam olarak gerçek hayata dönüyorum artık ! Bence de biraz geç oldu evet, 22 ay kadar geç :)

Bir kaç gün evvel Çentik Poğaça'larımın hikayesini yazmıştım.  2 günde epey ziyaret alıp popüler olunca bugün gaza gelmiş olmalıyım ki farklı bir poğaça daha denemek istedim. Sonra aklıma, annemin biz bekarken evde sık sık yapıp poşetlere doldurmak suretiyle zulaladığı ve günlerce yesek de bayatlatmadan bitirdiğimiz sodalı poğaçalar geldi. Vay anasını, 8 yıldır hiç yapmamışım !


Akşam yemeğine 1 saat kala hamuru yoğurup mayalanmaya bıraktım. O mayalanırken kaynamış olan sütü mayaladım, çorbayı , salatayı, masayı hazır ettim. Annem iç malzemesi kullanmadan , bu şekilde hazırlardı. İç malzemesi gerektirmeyen bir poğaça hamuru yoğurmuş olmam, o koşuşturma sırasından bana çok iyi geldi. Mayalanan hamuru 5 dk içinde şekle getirip çayı demledim. Onlar pişip de çayımız dem alırken biz yemek faslını bitirdik. Veee, final ;

Tap taze demlenmiş çayın yanında 2 tepsi sıcacık, yumuşacık, mis gibi poğaça. Dışarıda şakır şakır yağmur, denizde şimşeklerin ışık dansı...Huzuru hayale siz devam edin, noktaların devamını dilediğiniz gibi şekillendirin, poğaçaların tarifini not edin, yarın deneyin, ayaklarınızı uzatıp günün tadını çıkarırken beni hatırlayın...

(NOT: Poğaçaların içinde farklı olarak Bir Tutam Kekik bloğunun yazarı Ayşegül Hanım'dan aldığım fikirle (ki, kendisini severek takip ediyorum) süt kaymağı kullandım. Süt kaymağının poğaçada büyük farklar oluşturduğunu düşünüyorum. Benim aldığım sütün epey kaymağı oluyor ama oğluma verdiğim için ancak 3 yemek kaşığı kullanabildim. Eğer imkanınız varsa bulabildiğiniz kadar çok süt kaymağı kullanın tarifte, farkı göreceksiniz :))


Malzemeler (20-25 adet için) :

1 su bardağı ılık süt + 3 yemek kaşığı süt kaymağı veya 1,5 su bardağı süt (ben süt kaymağı kullandım, harika)
Yarım su bardağı ılık su
1 su bardağı sıvıyağ
1 şişe sade soda (gazlı olandan)
1 yemek kaşığı kuru maya
1 yemek kaşığı toz şeker
1,5 tatlı kaşığı tuz
2 adet yumurta
Alabildiği kadar un

Yapılışı : 

-Ilık suyu bir kaseye alın, içerisine şekeri ve mayayı ekleyip iyice karıştırın. 10 dk bekletin.
-Derin bir kabın içerisine 4 su bardağı un koyun, üzerine tuzu serpip elinizle karıştırın. Ortasını havuz şeklinde açın. İçine sıvıyağ, yumurtaların akları ve oda ısısında sodayı ekleyin.
-Son olarak köpüren mayalı karışımı ve sütü (kullanıyorsanız süt kaymağını) ekleyip yanlardan ortaya doğru yoğurmaya başlayın.
-Ele hafif yapışacak kıvamda bir hamur olana dek un ilave etmeye devam edin ve iyice yoğurun.
-Hamur kabının üzerini streç film ile sarıp sıcak bir yerde 45 dk mayalandırın.
-Mayalanan hamurdan mandalina büyüklüğünde parçalar koparıp yuvarlayın. Ardından , elinizde veya tezgahta 20 cm kadar uzunlukta olacak şekilde inceltin ve salyangoz kabuğu gibi dolayıp tepsiye dizin (ne teşbih yaptım be :D). Veya dilediğiniz şekli verin.
-Aralıklarla tepsiye dizdiğiniz poğaçaları 20 dk tepsi mayalaması için dinlendirin.
-Soğuk fırına tepsileri sürüp fırını 150 dereceye ayarlayın.
-Pişen poğaçaları akabinde bayatlamalarına izin vermeden çayın yanında üçer beşer hüpletin. Hepsini bitirin, işte bakın, bayatlamaya fırsat bulamayan poğaçalarınız oldu :)
-İçindeki soda sayesinde bir kaç gün tazeliğini koruyan bu poğaçaları çocuklarınızın beslenmesine koyup, hamburgerlerden uzak tutun :)

Image may be NSFW.
Clik here to view.

Keçe Etkinlik Kitabı


Keçe faaliyet kitabını 2 gün evvel Facebook'taki Kahve Dükkanı'mda paylaştım. Paylaştığım video yalnızca 2 günde onbinlerce kez izlendi. Bu derece ilgi beklemiyordum açıkcası. Bu kadar ilgi uyandırınca ben de tüm aşamalarını blogta anlatmaya karar verdim. Ben anlatayım, siz de herşeyi temin edip en yakın zamanda başlayın olur mu :) Zira bu kitapların 200 teleye satılanı bile var yahu (Burada ağzı aşaa doğru eğerek wuuuu sesi çıkarıyoruz) !

İlk olarak en az 6 renk ince keçe alıyoruz. 25 cm eninde almanız yeterli. Ben 20x16 cmlik 16 adet dikdörtgen kestim. Siz planladığınız sayfa sayısına göre arttırıp azaltabilirsiniz.
İnce keçeden kalan kısımları, sayfa içlerindeki faaliyet şekillerini yapmakta kullanıcaz.

İnce keçeye ek olarak bir kaç tane fermuar, bolca çıtçıt , uzun bir parça cırt cırt, bolca düğme, yün ip ve renk renk etamin ipi kullanıcaz. Bunları da temin etmeyi unutmayın. Ayrıca elinizde farklı kalınlıklarda iğneler bulunsun. Kitabın tüm aşamaları elde hazırlanıyor, yapıştırma ve makine dikişi yalnızca 1 yerde var ki o kısımları da dilerseniz elde dikerek yapabilirsiniz. Yapıştırma kısımlarında silikon kullandım.

Şablon olaraksa hepsini kafadan çizdim, ama siz dilerseniz her birinin şablonunu internetten bulup indirip yazıcıdan çıkarıp kesip sonra da keçelerin üzerine yerleştirip çizerek bu işi halledebilirsiniz. Uzun iş ! Benim o kadar zamanım yok :)

İlk sayfaya basitçe 1-2-3 numaraları yerleştirdim. Matematiksel olarak 3-6 yaş çocuğun en kolay tanıyabildiği rakamlar :) Kurdelelere sayılara göre boncuk geçiriyor, onu da yapacağınız sayfaya sabitliyorsunuz. Benim fotoğrafta yaptığım gibi de sabitleyebilirsiniz, kendiniz de farklı bir yöntem kullanabilirsiniz.


Sayılar sayfasının hemen arkasında ayakkabı bağlama becerisi ekledim. Ayakkabıyı ben deriden hazırladım ama siz elinizdeki keçelerden yapabilirsiniz. Bağlamak için de yün ip kullandım, ayakkabı bağcığı kullanabilir ve o delikleri bir ayakkabıcıda demir olarak bastırabilirsiniz. Bence o da uzun iş, böyle de oldu :)



3. sayfada gördüğünüz gibi bir sürü uçan balon var. Bunları sayfaya düğme ile sabitliyoruz. Düğmeleri sayfaya diktim, balonlaraysa kesikler atarak ilik oluşturdum. Tak-çıkar etkinliği :)


4. sayfa beni en oyalayan kısım oldu. 18x2 cm boyunda bir sürü dikdörtgen kestim (çift olacak şekilde). Sonra uçlarına yuvarlak form verip kapanacak şekilde çıt çıt diktim, Çıtçıtların arka kısımları kötü görünmesinde diye aynı renk 2 adet dikdörtgeni birbirine dikip bitirdim, siz bunu yapıştırarak da yapabilirsiniz zira böyle çok oyalayıcı oldu. Bu renk renk çıtçıtlı dikdörtgenlerden birini sayfaya sabitledim. Diğerleri içinse sayfaya 1 çep yaptım. Çocuk, çepten dikdörtgenleri çıkarıp uç uca birbirine ekleyerek zincir yapacak.



Bir sonraki sayfada ağaçtan elma toplayıp sepete dolduruyoruz :) İlk olarak ağacı ve gövdesini kesip sayfanın üzerine yerleştirdim. Gövdeyi sayfaya diktim. Elmalar için önce yuvarlaklar kesip çıtçıt diktim, sonra da ağaçta çıtçıtın karşısına gelecek diğer kısımı ağaca diktim, böylece ağacı sayfaya sabitlemiş oldum. Elmaların üstüne yine çıtçıt dikişini kapatmak için aynı parçadan kesip diktim, böylece tek bir yüzü çıtçıt görünümlü elmalarım oldu. Sepet için ben deri kullandım. Dilediğiniz herhangi bir şekilde kesip 3 tarafını sayfaya sabitleyin. Sapı için ben zincir dikişi tekniği ile sayfada sap yaptım, ipten de hazırlayabilirsiniz. Ağaca kuş kondurmayı unutmayın :)


Bu sayfa hem şekil hem renk eşleştirmeyi içerdiği için en sevdiğim sayfalardan biri. Elmalarda yaptığımızın aynısını yapıyoruz. Çeşitli şekiller çizdim kestim ve elmalardaki gibi bunlara çıtçıt dikip üzerlerine aynı parçadan koyup tekrar diktim. Sayfada bu şekillerin karşısına gelecek kısma göre aynı şekillerden aynı renk kesip çıtçıtların karşılığını diktim, o şekilleri de sayfaya sabitledim.

Yan sayfayaysa şekilleri koymak için bir cep yerleştirip sabitledim. Böylece şekilleri oradan alacak ve karşılığına gelen yerlere yerleştirecek.


Bu sayfada cırt cırtlar ile resim yapıyoruz. Resimde bulut , güneş, bir ev, evin çatısı, bir ağaç ve ağacın gövdesi var. Hepsinde aynı çıtçıttaki mantıkla yola çıkarak şekillere cırt cırtlar kesip diktim. Sayfada karşılarına gelen kısma da cırt cırtın karşılığını diktim. Bu resimde dilediği nesneyi dilediği yere koyabilir. Ağaçla evin yerini değiştirmekte veya güneşle bulutun yerini değiştirmekte özgür.

Yan sayfayaysa o şekiller için fermuar cep diktim. Fermuarları önce birbirine diktim, sonra da etraflarından sayfaya diktim, böylece hangi fermuar açılırsa açılsın aynı cepe çıkılıyor. Hem fermuar açıp kapamayı öğrenme hem de yapacağı resim için kullanılacak nesnelere bir yer :)


Ve en keyifli yer, son sayfa. Bu sayfada bir sürü deniz ürünü var, önce deniz tabanı için kahverengi deri kestim, sonra bir üst aşama için mavi ve son olarak gökyüzü için beyaz. Bunları sırasıyla sayfaya sabitledim. Tabii deniz tabanına taş ve yosun eklemeyi unutmadım :)

Balıklar için ben kalın keçe kullandım, şart değil. Elimde vardı onları değerlendireyim dedim. Siz ince keçe ile çeşitli balıklar, deniz yıldızı ve yengeç kesin. Onların ucuna ataç takın, bu sayfa tamam.


Diğer sayfaya deri kullanarak yuvarlak bir formada balık fanusu kestim. Fanusun ortasına poşet dosyadan bir parça kesip yapıştırdım. Sonra fanusu sayfaya 3 kenarından dikerek sabitledim. Oltayı koymak için bir dikdörtgen kesip yine 3 kenarından sayfaya diktim.

Parktan bulduğum bir ağaç dalının etrafını temizledim, ucuna yün ip sarıp yapıştırdım ve 30 cm kadar uzun bıraktım. İpin uç kısmına buzdolabının üzerinden aldığım magnetin mıknatısını silikon ile yapıştırdım. Böylece mıknatısları balıkların ucundaki ataçlara yaklaştırdığımda balıkları tutup fanusa koyabildim :)



Sayfaları önlü arkalı olarak birbirine sabitlemek için ben dikmeyi tercih ettim. Siz dilerseniz birbirine yapıştırarak bu işi kolayca halledebilirsiniz.

İşte bu kadar. İlk fırsatta balıklar için göz alıp yapıştıracağım. Son olarak da kitabın kapağını süsleyip isim yazacağım. Kapak için kitaptan biraz daha büyük bir parça keçe kesip cilt olarak sarabilirsiniz. Her bir sayfada aynı noktalardan delik açın ve delikleri birbirine kurdele, yün ip veya keçe şerit ile bağlayın. Kitabınız bitti bile :) Yapması 1 hafta, anlatması yarım saat, oynaması....Valla şimdilik benim oğlum oynamıyor. Bakalım, onu da zamanla görücez :)

Şimdiden ellerinize sağlık.
Öperim bebeleri.Image may be NSFW.
Clik here to view.

Ev Yapımı Puding



Dikkat !
Uykusuz anneden bol fotoğraflı yeni yıl yazısı ! İşi gücü, uykuyu bıraktı, size tarif yetiştirmek için geçtim bilgisayar başına.

2016'da , 2015 ve 2014'e kıyasla daha çok çalışmak beklentisiyle yeni yıla çalışarak giriyorum. Bakalım ilk 2 günümüz nasıl geçmiş.


Ülkece çocuklar gibi şen olduğumuz bir yıl başı gecesi geçirdik. Dört bir yanı kar bulutları kaplayınca, sosyal medyada Hollywood filmlerinden araklanmış gibi karlı yıl başı fotoğrafları paylaşıldı. Hiç şikayet edemiyorum, kar fotoğraflarının ne taraftan geldiğine, hangi arkadaşın paylaştığına bakmaksızın çok beğendim. Sanırsın Afrika'da yaşıyorum da ömrüm boyunca ilkkez kara şahit oluyorum !



Kardan nasibini henüz yeni diktiğimiz çam fidanım da aldı. 'Çama kar suyu deymeliymiş' diyerek yerleştirdiğimiz balkonun en uç köşesinde, donmaya terkedilmiş bir vaziyette bekliyor kendisi :)



Geç yatmak = geç kalkmak düsturu münasebetiyle , tüm ev ahalisinin sofrada yer aldığı, keyifli bir 'ilk kahvaltı' geçirdik 1 Ocak günü. Tüm yıl, tüm kahvaltılarımız böyle geçsin...



Ve bu pudingler...Onları da 1 Ocak sabahı çar çabuk pişirdim. Zira o gün ağırlayacak çok misafirim vardı, hepsine yetsin diye 2 ölçü yaptım. Yumuşacık, çok hafif oldular. İçindeki un ve kakao miktarlarıyla oynayıp yerini keçiboynuzu unu ile doldurdum. Şeker miktarını azaltıp vanilyayı çıkarttım. Bitter çikolata yerine sütlü çikolata kullandım. Biz beğendik, bakalım sizde sonuç ne olacak :)

Tarif, çok sevgili arkadaşım Aylin'e ait. Tarifin orjinaline Aylin'den Denemeler sayfasından ulaşabilirsiniz. Kaynak kısmında bağlantı bulunuyor. 

Hadi pazar günü siz de ev ahalisine hafif bir sürpriz yapın, benden olsun :)
Malzemeler (4-6 Kişilik) :
Kaynak : ( Sevgili Aylin'in Ev Yapımı Çikolatalı Puding tarifinden uyarlanmıştır)

1 litre süt
1 su bardağı toz şeker (Ben 2 kaşık eksik kullandım, şekeri seviyorsanız 1 su bardağı kullanın)
2 yemek kaşığı un
3 yemek kaşığı nişasta
2 yemek kaşığı keçiboynuzu unu
80 gr. sütlü çikolata



Yapılışı :

-Süt,şeker, un,nişasta ve keçinoynuzu ununu bir tencereye boşaltıp çırpma teli ile karıştırın.Tencereyi orta ateşte yanan ocağa yerleştirip sürekli  karıştırarak kaynatın.
-Kaynamaya başlayan pudingin içine parçalara ayrılmış  çikolatayı ekleyin.
-Kısık ateşte 2-3 dakika kadar karıştırarak pişirmeye devam edin.
-Ocağı kapattıktan sonra tencereyi tezgahın üzerine alın ve mikserin yüksek hızıyla 5 dakika çırpın. Bu sırada puding içerisine hava kabarcıkları alıp köpük köpük bir kıvama gelecek ve soğuyacak.
-Pudingi kuplara veya kaselere paylaştırın.
-Üzeri , dilediğiniz bir malzeme ile süslenerek servise hazır hale getirin. Ben hindistancevizi, nar ve rendelenmiş çikolata kullandım.
-Kupların üzerini streç film ile kapatıp buzdolabında soğumaya bırakın.
Image may be NSFW.
Clik here to view.

Kakaosuz Mermer Kek


Yok, inanın bu kez amacım Yahya Kemal için sağlıklı bir şeyler yapmak değil, bizzat kendim için, 'kakao yerine alternatif ne kullanabilirim ?' sorusuna cevap bulmaktı. Cevabı buldum bulacağıma ama bu kez de pek süssüz püssüz olan keki, çikolata ile allayıp pulladım, yine işin ucu gelip kakao yağına  dayandı :)

Eğer 'ben çikolata ile süslemem' derseniz , bu mermer kek, içinde kakao bulundurmayan ama kakao varmış görüntüsü vererek herkesi kandırmayı başarabilen, üstelik kakaolusuna kıyasla çok daha lezzetli ve vitamin deposu olan bir tarif. Kakao yerine kullandığımız keçiboynuzu unu marketlerde paketlenmiş olarak bulunabiliyor artık. Ruşeymi de anlatmaya lüzum var mı bilmiyorum, küçük bebeği-çocuğu olan tüm anneler ruşeym konusuna vakıf :) Bilmeyenler, google sizi bekliyor ! Çocuklar olduğu kadar yetişkinler de ruşeyme ihtiyaç duyuyor (sınırlı miktarda). O yüzden bu ve bundan sonraki tüm kek-kurabiye tariflerime 1 yemek kaşığı ruşeym karıştırmayı ihmal etmeyeceğim.

Son olarak bol portakal kokusu (özellikle pişerken eve yayılan) ile başlı başına vitamin kaynağı.

Denemeniz için daha nasıl bir pazarlama stratejisi izleyebilirim :)

Hadi kolay gele...



Malzemeler :

4 yumurta
3 yemek kaşığı dolusu tereyağı (Eritin, su bardağına dökün, kalan kısmı sıvıyağ ile doldurup 1 su bardağına tamamlayın)
1,5 su bardağı toz şeker
3 su bardağı un
1 tepeleme yemek kaşığı buğday ruşeymi
1 tepeleme yemek kaşığı katı pekmez (tahta kutularda satılan pekmezden)
2 yemek kaşığı keçiboynuzu unu
2 adet portakalın rendelenmiş kabuğu 2 adet portakalın suyu (yarım su bardağından biraz fazla çıkıyor)
1 şişe soda (Meyveli değil, sade)

Kalıbı yağlamak için tereyağı

Yapılışı : 

-Oda ısısındaki yumurtaları şeker ile 5 dk çırpın.
-Unu ayrı bir kaba eleyin. Ruşeymi ilave edip karıştırın.
-Yağ karışımını , portakal suyunun yarısını, portakal kabuğu rendesini ve oda ısısındaki sodanın yarısını sıvı karışıma ekleyip bir kaç saniye çırpın.
-Elenmiş undan azar azar un ilave edip çırparak kek hamurunu oluşturun. Biraz katı kıvamda bir hamur istiyoruz.
-Kek kalıbını tereyağı ile yağlayıp un serpin ve unun fazlasını dökün.
-Kek hamurunun 2/3'ünü kalıba dökün. Kalan hamura pekmezi, portakal suyunun kalanını, sodanın kalanını, keçiboynuzu ununu ekleyip çırpın. Kek hamurunun üzerine bu karışımı yayıp tahta kaşıkla biraz bastırıp karıştırın.
-175 derecede ısıtılmış fırında 20 dakika pişirip ısıyı 155-160 dereceye düşürün, 20 dakika daha pişirin. Kürdan testi uygulayıp kekin pişme durumunu kontrol edin.
-Ilınan keki kalıptan ters çevirerek servis tabağına alın. Dilerseniz üzerine eritilmiş çikolata döküp fıstık, fındık, ceviz vs. serpin.


Image may be NSFW.
Clik here to view.
Viewing all 241 articles
Browse latest View live